top of page

"Sui Generis"
Sui Generis | Kendine Özgü serisi ile günümüz insanının kendini var etme yolculuğuna bir pencere açmak istedik. Bu seri insanın elinde bulunan en büyük cevherin, sadece kendine ait olan tüm özelliklerin siyah ekranın sunduğu yapay dünya ile perdelemesinin bir temsili.
Artık herkes internet sayesinde herhangi bir ödeme yapmadan istediği insan olabilmekte. Geliştirilen yüz filtreleri sayesinde kendinde beğenmediği yanları, kendince ’kusurlarını’’ bir tıkla gizleyebilmekte ve bu sayede insan, olamadığı ve tanımadığı kendinden ve sevmediği hayatından kaçmaktadır. Şehirler kendisi ile yalnız kalmak istemeyen
insanlar ile dolu. Sosyal medya da yalnız kalmamak adına çok cazip bir araç. İnsanların kendisiyle kalmaya tahammülü yok. Çünkü kendiyle kaldığı insanı tanımıyor.
Sosyal medya, olmaktan çok görünmek üzerine kurulu bir dünya. Güçlü, güzel, mutlu, iyi görünmek ama öyle olmak değil. İkisinin arasındaki fark görünmek için çok fazla şeye ihtiyaç duyulmamaktadır. Ama olmak için fazlasıyla çaba gerekmektedir. Hepimizin eksik, kırık, mükemmel olmayan yanları bulunmaktadır. Fakat içinde yaşadığımız dönemde kırıkları, zayıflıkları, eksikleri görmemeye, kabul etmemeye, dışlamaya yönelik meyilliyiz hepimiz.
Sui Generis serisi herkesi kırık, eksik yanlarına rağmen kendine özgü cezbedici yönlerini sorgulamaya ve bulmaya davet ediyor.
Artık herkes internet sayesinde herhangi bir ödeme yapmadan istediği insan olabilmekte. Geliştirilen yüz filtreleri sayesinde kendinde beğenmediği yanları, kendince ’kusurlarını’’ bir tıkla gizleyebilmekte ve bu sayede insan, olamadığı ve tanımadığı kendinden ve sevmediği hayatından kaçmaktadır. Şehirler kendisi ile yalnız kalmak istemeyen
insanlar ile dolu. Sosyal medya da yalnız kalmamak adına çok cazip bir araç. İnsanların kendisiyle kalmaya tahammülü yok. Çünkü kendiyle kaldığı insanı tanımıyor.
Sosyal medya, olmaktan çok görünmek üzerine kurulu bir dünya. Güçlü, güzel, mutlu, iyi görünmek ama öyle olmak değil. İkisinin arasındaki fark görünmek için çok fazla şeye ihtiyaç duyulmamaktadır. Ama olmak için fazlasıyla çaba gerekmektedir. Hepimizin eksik, kırık, mükemmel olmayan yanları bulunmaktadır. Fakat içinde yaşadığımız dönemde kırıkları, zayıflıkları, eksikleri görmemeye, kabul etmemeye, dışlamaya yönelik meyilliyiz hepimiz.
Sui Generis serisi herkesi kırık, eksik yanlarına rağmen kendine özgü cezbedici yönlerini sorgulamaya ve bulmaya davet ediyor.

"Wonderland"

"Glam"

"WONDERLAND XL"

"arkadaşım"
Zaman içinde eriyen geleneksel yapılarımızın, imgelerimizin ve simgelerin toplumsal belleğimiz sayesinde yeniden hayat bulması, değişmesi, dönüşmesi ve grift bir yapı oluşturması kaçınılmaz olarak insanlığın ürettiği tüm metaryallere yansımaktadır.
Studio Pinprick, zaman içinde kaybolmaya karşı, Monami imgesinin geçmişte kurdurttuğu sanatçı olma hayallerini ve bu anının uyandırdığı özlem duygusunun içlerinde yarattığı boşluğu geçmiş ile telafi etme yoluna gidiyor. Geçmişe tam manasıyla dönmek mümkün olmadığı için zihinlerinde kodlanmış bellek birikimlerini bu eser serisi ile ifade etmeyi amaçlıyor.
Studio Pinprick, zaman içinde kaybolmaya karşı, Monami imgesinin geçmişte kurdurttuğu sanatçı olma hayallerini ve bu anının uyandırdığı özlem duygusunun içlerinde yarattığı boşluğu geçmiş ile telafi etme yoluna gidiyor. Geçmişe tam manasıyla dönmek mümkün olmadığı için zihinlerinde kodlanmış bellek birikimlerini bu eser serisi ile ifade etmeyi amaçlıyor.

"naturemorte"
Natürmort, konusu cansız varlıklar (ölü hayvanlar) veya nesneler
(meyveler, çiçekler, vazolar, vb.) olan sanat eseri. Fransızca: Nature morte ,
“ölü doğa” anlamına gelen tanımlamadan Türkçeye geçmiştir. Bu terim
sanat alanında 17. yüzyılın sonlarına doğru kullanılmaya başlanmıştır.
Manzara ve portre resimlerinin dışında, çeşitli nesnelerin bir araya
getirilerek bir kompozisyon oluşturmasıyla ortaya çıkan resim türüdür
Natürmort, Avrupa Seferleri sırasında Osmanlı’ya geçmiştir. Modern
sanatta büyük yer tutar.
(meyveler, çiçekler, vazolar, vb.) olan sanat eseri. Fransızca: Nature morte ,
“ölü doğa” anlamına gelen tanımlamadan Türkçeye geçmiştir. Bu terim
sanat alanında 17. yüzyılın sonlarına doğru kullanılmaya başlanmıştır.
Manzara ve portre resimlerinin dışında, çeşitli nesnelerin bir araya
getirilerek bir kompozisyon oluşturmasıyla ortaya çıkan resim türüdür
Natürmort, Avrupa Seferleri sırasında Osmanlı’ya geçmiştir. Modern
sanatta büyük yer tutar.

"Here I Am"
Doğanın eşsizliği ve harikulade zerafetinin içinde yatan ölümcül gücünden
ilham alarak ürettiğimiz “Here I Am” serisi.
Çiçekler, böcekler ve kuşlar!
Büyük bir ekosistemi çıkarsızca yöneten fantastik canlılar.
ilham alarak ürettiğimiz “Here I Am” serisi.
Çiçekler, böcekler ve kuşlar!
Büyük bir ekosistemi çıkarsızca yöneten fantastik canlılar.

"Anonim Masallardan Mitolojik Gerçeklere"
Anonim masallardan mitolojik gerçeklere “ serisinde yer alan çalışmalar mitoloji ve masallar diyarı arasındaki egzotik konuları, iyilik ve kötülük eksenleri üzerinden değerlendirir, geçmiş ve bugünü bir potada harmanlar.Tuvallerde izlediğimiz anonim bir karakterin doğumu, yaşamı ve ölümü arasındaki ince çizgide yaşadığı insani duygu ve olayların mitsel ögelerle kurduğu ilişki ironi içinde sunulur. Çalışmalarda izlenen karakterin, yaşadığı evren ve nereden geldiği, nereye gittiği rotası muğlak biçimde izleyiciye sunulmuştur. Her bir çalışmada tıpkı bir dizi bölümü gibi yaşadığı olayların yansıması aktarılır. Dünyaya gelişi tinsel bir göz ile değerlendirilirken doğum anında dahi bir maske ile ilk kez izleyiciye bakar. Burada karakterin insan yaşamı içindeki maskeler ve kimlikler arasındaki geçişi, doğduğu an itibariyle ona verilen görev ve sorumluluklar ile olmak istediği benlik arasındaki yapı bir varsayım olarak sunulur. Karakter mitolojik dünyada yer alan tüm yaratılış hikayelerinde olduğu gibi daima iyi ve kötü ile savaşmakta, dünyayı kurtarabilecek bir iyimserlik içinde maskesi ile izlenmektedir. Karakterin cinsiyetsiz oluşu bugünün konuları arasında bir yerde durur. Karakterin kimliği belirsiz biçimde gündüzün ve gecenin en aydınlık ve karanlık zamanları içindeki savaşı, sadece bilincindeki, içindeki iyi ve kötüye karşı verilmiş bir savaştır da aynı zamanda. Maskeli ve cinsiyetsiz, anonim bir kimlik olarak yaratılan karakter hepimizin içindeki iyi ve kötü savaşının, her gün taktığımız maskelerin de bir yansımasıdır. Savaşımız bittiğinde, maskemizi çıkarıp kendi özümüze baktığımızda, yüzümüzü yine güneşe döndüğümüzde dünya hepimiz için çok daha aydınlık, gecenin gündüze döndüğü bir yer olarak, mitolojik, ütopik ve sihirli bir evrene dönüşecektir!

"Her şey büyüdükçe giderek kendine benziyor"
“Her Şey Büyüdükçe Giderek Kendine Benziyor” serisi tinsel bir varoluşa temellenir.
Yüzeyde izlenen imgelerde gözleriyle dik biçimde sizi izleyen, daima mutlu bir anı hissettiren bir karakter belirir. Gerçek dünyada bu karaktere herhangi bir cinsiyet rolü tanımlanmamış, sadece kendi içindeki iyilik ve kötülüğü temsil edebilecek bir yapı sunulmuştur.
Çalışmalar, dünyayı bu karakterin gözlerinden görerek bütünlük felsefesine olan inancın altını çizmektedir. Bu isimsiz karakter herkesi ve her şeyi eşit biçimde izlemektedir.
Bu bakışlar bilinmez sırların dahi bilinir olduğu, gizemlerin açığa çıktığı belirsiz ama bir o kadar da keskin bakışlardır. Bilginin ve gizemin çözülmeye başladığı, dünyanın hiçlik felsefesini konuşabileceği bir evrenin tahayyülüdür.
Bakışlar mutlakıyette olmayanı ancak gizemli ve hatta gizli olanı bilirmiş gibi bir sezgiye, edaya bürünmüştür. Karakterin yüzündeki birçok göz, izleme ve gözlemleme olgusuna vurgu yaparken dikkat çekici gülümseme ise Arkaik heykellerde yer alan ikonik gülüşlere benzemektedir.
Arkaik heykeller ve karakter arasındaki ince bağ ise; gülüşün kestirilemezliği ve her şeyin bilinir oluşu gibi bir yaklaşım üzerinden tanrısal ve kutsal bir evrenin izlerini bize çağrıştırır. Bilgelik içindeki karakter bir kuş, bir bulut, bir ağaç ya da insan formunda bir karaktere benzeyebilir.
Dünya ile hemhal olmuş her şey bu karakter olabilir, karakter dünyanın ve kâinatın da bir temsili olabilir. Dünya o’dur. Karakter dünyanın sorgulanamayan ve üstüne konuşulamayan gizemleri, mistik evreni ve yaşamı üzerine izler, bilir ve onun bir parçasına dönüşür.
Ve o, gerçek dünyada karşımıza çıkan bir kuş ya da bulut olarak reel dünyanın başka bir yüzü, kutupların diğer tarafı ve bilginin gizemli kapısı olarak gözleri daima üzerimizdedir!
Yüzeyde izlenen imgelerde gözleriyle dik biçimde sizi izleyen, daima mutlu bir anı hissettiren bir karakter belirir. Gerçek dünyada bu karaktere herhangi bir cinsiyet rolü tanımlanmamış, sadece kendi içindeki iyilik ve kötülüğü temsil edebilecek bir yapı sunulmuştur.
Çalışmalar, dünyayı bu karakterin gözlerinden görerek bütünlük felsefesine olan inancın altını çizmektedir. Bu isimsiz karakter herkesi ve her şeyi eşit biçimde izlemektedir.
Bu bakışlar bilinmez sırların dahi bilinir olduğu, gizemlerin açığa çıktığı belirsiz ama bir o kadar da keskin bakışlardır. Bilginin ve gizemin çözülmeye başladığı, dünyanın hiçlik felsefesini konuşabileceği bir evrenin tahayyülüdür.
Bakışlar mutlakıyette olmayanı ancak gizemli ve hatta gizli olanı bilirmiş gibi bir sezgiye, edaya bürünmüştür. Karakterin yüzündeki birçok göz, izleme ve gözlemleme olgusuna vurgu yaparken dikkat çekici gülümseme ise Arkaik heykellerde yer alan ikonik gülüşlere benzemektedir.
Arkaik heykeller ve karakter arasındaki ince bağ ise; gülüşün kestirilemezliği ve her şeyin bilinir oluşu gibi bir yaklaşım üzerinden tanrısal ve kutsal bir evrenin izlerini bize çağrıştırır. Bilgelik içindeki karakter bir kuş, bir bulut, bir ağaç ya da insan formunda bir karaktere benzeyebilir.
Dünya ile hemhal olmuş her şey bu karakter olabilir, karakter dünyanın ve kâinatın da bir temsili olabilir. Dünya o’dur. Karakter dünyanın sorgulanamayan ve üstüne konuşulamayan gizemleri, mistik evreni ve yaşamı üzerine izler, bilir ve onun bir parçasına dönüşür.
Ve o, gerçek dünyada karşımıza çıkan bir kuş ya da bulut olarak reel dünyanın başka bir yüzü, kutupların diğer tarafı ve bilginin gizemli kapısı olarak gözleri daima üzerimizdedir!

"Kıymetlimiz"
bottom of page